Minimal Sanat özellikle üç boyutlu bir sanat anlayışını belirtir. Terim İlk kez 1965’te Richard Wollheim”Art Magazine” de yayımlandığı “Minimal Sanat” adlı makalesinde kullanılmıştır. Minimal sanat kavramı, Tatlin, Rodchenko, Malevitsch gibi Rus Konstrüktivistlerinin ve Mondrian gibi De Stiil ressamların çalışmalarında, Pop Sanat’ta “hard edge”İn ve Frank Stell’nın önerilerinde düşünce olarak vardır. Cool Art”, “ABC Art”, “Serial Art”, “Primary Structures”, “Art in Process”, “Systemic Painting” terimleri Minimal sanat kapsamında sıkı sık kullanılmasına yol açmış ancak bunlardan hiç biri “Minimal” sözcüğü kadar açıklayıcı olmadığından onun yerine geçememiştir.
1966 yılında New York, Jewish Museum’da minimalist heykel sergisi düzenlenmiş, Üç yıl sonra La haye’ de gerçekleşen minimal sergisi ile tüm Avrupa’da Dolaşmıştır. Minimalistlerce ortaya konulan görüşe göre, Sanatçının oynamaya başladığı ”eleştiri” rolü Çağdaş yaratışa özgü bir özelliktir. Birçok güncel yapıt, sanatçısının araştırdığı açıkladığı sunduğu bir hedefi sergilemektedir. Minimalistlerin çoğu kendi sanatları hakkında ya da genel olarak sanat konusunda yazmışlardır. Minimal sanatta heykelin resimden çok daha büyük gelişmeler kaydettiği görülmektedir. Stella 1959–1960 arasında gerçekleştirdiği” siyah Resimler “ sergisi ile minimal sanatın en önemli öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ona göre 1962-63’te yapılan ilk minimalist yapılar; resimde her türlü göz yanıltıcı görüntüyü Öznelliği (subjektiveyi) yadsıyan, heykelde ise fabrikada üretilmiş malzemeleri seçen ve endüstrinin uyguladığı seri üretim yöntemlerine öncelik tanıyan örneklerdir. Minimal Sanatın başlıca temsilcileridir.
Robert Mongold, Brice Marden ve Robert Ryman’ın çalışmalarında üçüncü boyuta geçme gerçek mekânı kullanma isteğini hissettirmektedir. Minimalist heykelde malzeme değişime uğramaz ve kendi niteliğini olduğu gibi ortaya koyar. Hacim ve biçimler yalın ve geometriktir.
Üç boyutlu çalışmalara yönelen çok sayıda ressamın geleneksel heykel sanatının sorunlarıyla uğraşmadan minimalist yapılar ürettikleri görülmektedir. Bu sanatçılar heykel alanını zaten iyi tanımadıklarından, biçimin ifadesi içyapının dışa yansıması ve yapıt üzerinde sanatçının kişiliğini yansıtan izlerin varlığı gibi özelliklere ilgilenmemişlerdir. Buna karşın kendilerine normal ya da dev boyutlarda gerçekleştirdikleri küre, silindir, küp gibi temel biçimler ve yalın figürlerle sınırlamışlardır. Biçimin son derece kişisizleştirmesi ve plastik sözlüğünün kısaltılması Frank Stella’nın çok duyarlı olduğu nokta olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder